9 Aralık 2017 Cumartesi

elmalı, portakal kabuklu, kuru üzümlü kırmızı pancar konservesi

           

çok uzun zaman oldu buraya uğramayalı. o zaman dans, o zaman renk! renk de kırmızı pancarla gelsin. 900 gram kırmızı pancar, 225 gram soğan, 450 gram yeşil elma, 2 büyük portakalın rendelenmiş kabuğu ve suyu, 3.5 kap sirke, 1 tam 1/4 kap su, 450 gram kahverengi şeker ve 1 tam 1/3 kap çekirdeksiz kuru üzüm. 

      

soğanları,elmaları, rendelenmiş kırmızı pancarları, portakal kabuklarını,

      

portakalların suyunu, sirkeyi ve suyu büyük bir tencereye koyalım. harlı ateşte kaynamaya başlayınca altını kısalım. kapaksız 15 dakika tıkırdasın. 15 dakika sonra şekeri tencereye ekleyelim. pancarlarla çözülünceye kadar karıştıralım ve bırakalım şekerle pancar 30 dakika kısık ateşte kırıştırsın. 

     

ve steril olmuş ılık kavanozlara alıp, konserveleri salona taşıyalım. evin baş köşesinde dursunlar. salona taşıdım çünkü konserveyi yaparken akşam oldu, güneş battı, mutfağın o enfes ışığı gitti ve ben salondaki ışıklara kaldım. o gün bugündür pancarlar salonda biblo gibi durmaktalar. 😉











 

20 Eylül 2017 Çarşamba

halaların en tatlısı


şeftali, akrabalardan hangisi olurdu acaba? olsa olsa yeğen. 
karpuz? yata yata büyüyen yenge. ama mürdüm eriği paso hala. düşünün bir kere. kapısını çaldığınız bir mürdüm halanız var. mürdüm halaaaaaaa...

markette mürdüm eriği görünce böyle bağırasım geldi. 
mürdüm hala koş, annem çay yaptı seni bekliyor. 

çaya değil ama kahvaltıya yetişti mürdüm hala.
      
çekirdeklerini temizletti. teraziye çıktı. tam 750 gram geldi. üstüme şeker atın dedi. 320 gram şekeri üstüne serptirdi. 350 gram da olur ama bu sefer az olsun dedi. portakal, limon, misket limonu ve greyfurt kabuklarından az az rendelettirdi. yarım limonun suyunu sıktırttı. ve bırakın beni azıcık dinleneyim dedi. vurdu kafasını, en az iki saat uyudu. 

      
kalktı. kısık ateşte 45 dakika kaynadı. arada hatırını sormak gerekti. yalnız bırakmaya gelmezdi. karıştırdım. pişti. saçımı tara dedi. blendardan geçirdim. genç kız gibi oldun kız hala dedim. güldü. 
    
kavanozlara götür beni dedi. götürdüm.
    
ah mürdüm hala! sen yok musun sennnn!


2 Eylül 2017 Cumartesi

çili bom bom bom

et yemek, ya da yememek. ne olacak bu iş? ne dersiniz? dana kıymalı meksika yemeği çili tattınız mı hiç? geçenlerde yaptım ve yedim. buzdolabından çıkardım. cam kaseye koydum. işe götürdüm. ısıttım yedim. yanına avakado dilimleri kestim öyle yedim. içine misket limonu sıktım. o da çok yakıştı. iş yerinde arkadaşlarla paylaştım. gıkı çıkmadı. verdikçe verdi. karşılık beklemedi. bu çili çok bereketliydi. 
        
bir yemek kaşığı zeytinyağını büyükçe bir tencerede ısıttım. fotoğrafta gördüğünüz şekilde doğranmış orta boy soğanı, taze tatlı sarı biberi(kırmızı da olur), 3 diş sarımsağı biraz pişirdim. 
       
minik bir kasede 1 tam 1/2 yemek kaşığı tatlı kırmızı biberi, 1 tatlı kaşığı kimyonu, 3/4 tatlı kaşığı toz kişnişi, 1/4 tatlı kaşığı kuru kekiği, taze çekilmiş karabiberi ve azıcık tuzu karıştırdım. yemeğin adı çili, yani asıl konulması gereken çili biber tozu ama evde acı yemeyen varsa, tatlı kırmızı biber de gayet yakışıyor. baharatları soğanlı karışıma attım. şöyle bir çevirdikten sonra kıymayı ekledim. 
              
kıymanın pembeliği gidene kadar hızlı hızlı karıştırdım. 
     
üstüne önce 410 gr doğranmış konserve domates, ardından 1 kap barbunya (konserve kullanıyorsanız, suyunu süzüp iyice bir sudan geçirmeniz mühim bir detay) ekledim. 
 
bu da yetmedi, 225 gr domates salçası bana mısın demedi. (salçanız koyuysa azıcık sulandırın, olur mu?) 
  

hepsini güzel bir karıştırdım ve kısık ateşte 45 dakika pişirdim. arada merak ettim, açtım baktım. dibi tutmasın diye yine kaşığı çevirdim. ama kapağını hep kapalı tuttum. 

45 dakika sonra kapağı azıcık aralayıp, bir 10 dakika daha tıkırdattım. türkan'nın gözü kaldı. bir tas da onun için yedim. 

nice bayramlara. afiyetle. 

17 Haziran 2017 Cumartesi

rüyamda çürük muz gördüm

fırladım yataktan. koştum mutfağa. fırını 180 dereceye ayarladım. uzun kek kalıbını tereyağladım. tezgahın üstünde, güneşe nazır yatan kararmış muzları bir çırpıda ezdim. 

ardından 2 kap unla 3/4 kap şekeri, 3/4 tatlı kaşığı karbonatı ve 1/2 tatlı kaşığı tuzu karıştırdım. 1 artı 1/4 kap cevizi bıçakla irili ufaklı doğradım. cevizleri makinadan geçirmeyin çünkü ekmeğin içinde iri parçalar çok lezzetli oluyor. 
       
ezilmiş muza iki yumurta, 1/4 kap yoğurt ve 6 yemek kaşığı ocakta eritilmiş ve oda sıcaklığına gelmiş tereyağını koydum ve hepsini bir güzel karıştırdım. ardından sıvılarla katıları birbirlerine ekledim. kelimenin gerçek anlamıyla eklendiler. fazla karıştırmak yasak. arada hamurun içinde unlu baloncuklar görürseniz dert etmeyin. 
                   
1 tatlı kaşığı vanilya özütünü de koyduktan sonra sıra cevizlere geldi. yine sadece birbirlerine eklendiler. fazla karıştırmak yok. hepsini bolca tereyağlanmış kek kalıbına döktüm. fırına attım.
                   
45-50 dakika sonra çıkardım. bıçağı ekmeğin tam ortasına soktum ve tertemiz çıktı. çok az hamur çıkarsa sorun yok. dışarıda, sıcak kalıbın içinde 5 dakika bekletin yeter. yok bıçak temiz çıkmışsa, hemen kalıptan çıkarın. 
       


pek mühim not: bu ekmeğin gerçekten lezzetli olması için muzlar çürük olmalı. çürük derken kararmış olacaklar. kararmış muzun kokusu keskindir. işte bu, beni atma, benden ekmek yap diyen muzun tam kendisi. bir de krem peyniri ve labne çok yakışıyor.

peki bu ekmek başka nasıl yapılır?

mesela şekeri 10 yemek kaşığına indirip 1/2 kap minik çikolata parçaları(semi-sweet chocolate chips kullanmışlığım var) ekleyebilirsiniz. bu birinci alternatif.

ikincisi ise daha başka bir tat.  kuru malzemelere 1 tatlı kaşığı tarçın, 1/4 tatlı kaşığı rendelenmiş muskat cevizi ve 2 yemek kaşığı portakal kabuğu rendesi eklemek. inanın ekmek, bu tatlarla başka bir boyuta geçiyor. tavsiye ederim.

tarifi ve alternatiflerini nerede mi buldum?  2004 basımlı baking illustrated adlı kitapta. 

afiyet,bal, şeker olsun. 












13 Mayıs 2017 Cumartesi

kabaramaz dediler rosinenzopf'uma

aslına bakarsanız kimse bir şey demedi. ben kendime dedim durdum. maya, abu dhabi'nin nemli havasını sevmiyor. ya da ben beceremiyorum/dum. 
evet, ekmeğin adı rosinenzopf. tarif, luisa weiss'in yeni çikan classic german baking adlı kitabından.  

         
1 kap (240 ml) tam yağlı sütü hafif ısıttım. büyük bir kasede,  4 kap (500 gr) unla 1/4 kap (50gr) şekeri, 2 tatlı kaşığı toz mayayı, 1 tatlı kaşığı tuzu karıştırdım. bu karışıma 5 yemek kaşığı artı 1 tatlı kaşığı (75 gr) yumuşamış tereyağı, ılık süt ve bir yumurtayı ekledim-yumurtayı buzdolabından, önceden çıkarmanız iyi olacaktır-tarif, tezgahta beklemiş ve oda sıcaklığına gelmiş yumurta istiyor.

          
fotoğraftaki haline gelir gelmez, hafif unlanmış tezgaha aldım. ve başladım yumuşacık ve elastik bir top olana kadar yoğurmaya. 10-15 dakika, hiç durmadan yoğurdum da yoğurdum. 
     
sonra hamuru koydum kaseye, üzerine örtüyü örttüm ve ılık bir mekanda (Luisa, asla cereyanda kalmasın diyor) 1 saat beklettim. ve olanlar oldu, mayalı hamurum kabardı. 
         
pofidik, mis kokulu hamuru tekrar tezgaha aldım ve bu sefer yarım kap (75 gr) kuru üzümü hamura yedirdim. sonra da hamuru üç eşit parçaya böldüm. 
         
her bir parçayı yaklaşık 40 cmlik uzun ince hamurlar haline getirdim. ve sonra bu hamurları ördüm. ve sonra örgülü hamuru, pişirme kağıdı kaplı tepsiye yerleştirdim. üstüne yine bez örtü ama bu sefer sadece 20 dakika bekledi. bu arada fırını 180 dereceye ayarladım. 
          
bir yumurtanın sarısıyla 1 tatlı kaşığı tam yağlı sütü çırptım. hamurun üstüne ilk önce yumurtalı süt karışımını sürdüm ardından da ince kesilmiş bademleri serptim. 
          
30 dakika sonra ekmek pişti. siz benim gibi akşam akşam yapmayın bu ekmeği. insan tutamıyor kendini ve dilim dilim yiyor. ekmek sıcakken tereyağ çok yakışıyor. sonraki günlerde ekmeği buzdolabında sakladım ve dilimleri tost makinasında kızarttım. evet, kızarmış hali de bambaşka. hele krem peyniriyle... afiyet olsun!